Dr.Cebrail Yakışır
Yeni Türkiye'nin Kazananları
Yeni Türkiye ve sosyal psikoloji olgunlaşmasını zamanla kazanmış bir çocuğun büyüme sürecidir. Sosyal yapının yanına etken olarak psikolojik gereksinimlerdeki olgunluğu da koyduğumuzda her ikisinin yeni Türkiye yolunda ihtiyaç duyduğumuz unsur olduğu bilinmelidir. Zihinsel aktivitesi iman ve biz kavramlı olmayan renksiz kavramlar her zaman yavan ve muğlak bir yapıyı beraberinde getirmiştir. Fazlasıyla budanmış bir yapının etrafında oturan ve Yeni Türkiye hedefiyle projeler çizen bireylerin derinlik aramadığı, kelime oyunlarıyla günü öteleme hedefinde olduğu da ne yazık ki ortadadır.
Yeni Türkiye inşasında Anadolu’nun sosyal yapısını dikkate almayan, yüreğiyle beyni aynı şekilde hareket eden ve bayrak-toprak kavramları söz konusu olduğunda yüreğini de beynini de vatan kavramıyla taksim eden bu halk, bireyselliği biz olma yolunda her zaman işlevleştirmiştir.Geçici Müslüman kimliklerin fazlasıyla boy gösterdiği Türkiye’de genellemeler yaparak günü öteleme girişimi ise kuma kafasını gömen bir deve kuşundan öte değildir. Bugün toplumsal değerleri dikkate alarak yarın için hedef koyan devlet sistemine toplumu hazırlama süreci hangi kayıpları ya da hangi kazanımları beraberinde getirir sorusuna cevap verilerek teşebbüste bulunulmalıdır.
Devlet geleneğini bir kenara iterek alışılmışların dışında yeni kavramları türetip hedeflenen noktaya ilerlerken, neleri kazanım, kazanım elde etmek içinse neleri kaybedeceğimiz tespit edilerek adım atılmalıdır. Bugün ülke genelini algısal bir sistemle yeni döneme alıştırma girişimi aynı zamanda yıllarca hazırlanmış bir çalışmanın son bölümüne benzetilmektedir. Bu son bölümde ülke menfaatleri, ülke içinde demokratik açılımlar, başörtüsü, yeni anayasa,açılım, diyanetin başbakanlığa bağlanması gibi hassas kararlar Yeni Türkiye yolunda önemli kararlardır.
Ülkenin dünya sıralamasında ekonomik anlamda aşama kazanması, büyümesi yatırımcı iş adamlarının artık dünyada yeni bir ülke olduğu keşfini kolaylaştırmıştır. Davet eden değil, davet bekleyen ülkenin Türkiye olması şaşkınlığı değil bekleneni yerine getirmektir. Ülke içinde demokrasinin oluşturulma girişimi ise 2002 sonrasında adım adım elde edilmiş bir haktır. Bu hak elde edilirken sendikaların çalışmaları, toplumun değerlerini gerçek manada gündeme taşıma girişimi, beklenenin sağlanmasına olanak hazırlamıştır. Kuvvetler ayrılığına bakıldığında 2002 öncesi için sesleri çok çıkan, medya odaklı algısal çalışmaları tam manasıyla yerine getiren farklı düşünce mensupları,2002 sonrasında hem sesleri hem de nüfusları çok olan eşit denklemli bir yapıyla gün yüzüne çıkmıştır. Eşitsizliği değil, söz hakkı kimdeyse konuşan bir yapının gerçek demokrasi olduğu geç de olsa anlaşılmıştır. Başörtüsü meselesini tarihin ideoloji kokan sayfalarından alan yeni dönem için yetkili ve etkili olan sendikaların çabaları sonuçsuz kalmamış, çok kısa süre sonra her alanda serbestlik adı altında istenilen sonuçlara adım adım yaklaşmak da büyük bir başarı olarak tarihin sayfalarında yerini almıştır. Şimdi ve sonrası için tartışma konusu olan ortaöğretimlerde de başörtüsü konularına ambargo uygulayanlar geçmiş dönemlerde başörtüsünün her şekline karşı çıkanlardan olmuşlardır. Bugün başörtüsü çalışma hayatında engel olarak ortadan kaldırıldığında bir sıkıntı oluşmadığına göre bundan sonraki süreçte de İslami inanç esaslarına uygun hareket eden bireylerin başörtüsü kullanması nihayetinde tehlike arz etmeyecektir. Yeni anayasa ile her alanda özgürlüğü hedefleyenler Türkiye’nin yeni model algısına daha fazla inanan bireyler tarafından, yani bizler tarafından ihtiyaç duyulmakta, bundan sonraki zamanlarda da bu ihtiyacı zamanla kavrayan her beyin yapısı aydın yarınlara bir adım daha yaklaşacaktır.Açılım projesi ile yıllarca kan gölüne dönüştürülmeye çalışılan Türkiye yeni Türkiye olarak kardeşliği, evrensel değerleri, şehit haberlerinin gelmemesini, ve doğu vilayetlerine savunma niteliği ile aktarılan maddi kaynakların yeni Türkiye’nin inşaasında daha da etkili olması gerektiği fikrinde birleşenlerin yaptığı bir mücadeledir. Bu fikrin sahipleri olan Türkiye nüfus ortalamasının 4/3 olduğu da bilinmelidir. 4/1 ‘lik kesimin her zaman muhalefet olma ihtimali de unutulmamalıdır. Son olarak Diyanet İşleri Başkanlığının Başbakanlığa bağlanmasını Yeni Türkiye yolunda benzetmelerle sonlandırmak istiyorum. Dört saç ayağına benzetilen Türkiye’nin en önemli dinamiklerinden, en önemli saç ayaklarından bir tanesi olan inanç sisteminin temsil makamını kontrol dışı saymak, bir ayağı eksik olan özürlü bir insandır. Gitmek istediği yere daha hızlı ulaşmak için, tökezlemeden emin adımlarla ilerlemenin gereği fen ve ekonomi alanında ilerlerken manevi yapının unutulmamasıdır. Bilinmelidir ki manevi alanda eksik olan inançsız bir devlet, bir zamanların Sovyet Rusya’sı gibi parçalanmaya mahkumdur. Yeni Türkiye yolunda bir sonraki yazımızda buluşuncaya kadar esenle kalın.
Dr.Cebrail Yakışır
- Yeni Umutlara Yelken Açarken…
- Diyanet-Sen Ömürlük Bir Davadır
- Bizim Davamız İnsanlık Davasıdır
- Emeğe Saygısızlıkla, Sendikacılığın İtibarsızlaştırılması!
- Hakk’a Adanmış Bir Teşkilat: Diyanet-Sen
- Gücünü Diyanet-Sen ile Fark Et
- Profesyonel Sendikacılık, Amatör Ruh
- Yeni Türkiye'nin Kazananları
- Gücümüze Gücünle Destek Ver
- Kim Olduğumuz Kadar Kimlerle Olduğumuz da Önemlidir
- Türkiye'nin Fotoğrafı Burada
- Yılın En Büyük Yangını
- Değişim ve Doğru Adres
- Sivil Toplum Kuruluşları ve Neden Diyanet-Sen
- Yeni Bir Döneme Başlarken