Dr.Cebrail Yakışır
Gücünü Diyanet-Sen ile Fark Et
Türkiye’nin yönetim geçmişine baktığımızda; dini değerlere, özgür düşünceye prangalar vuran despot ve darbe zihniyetleri ile dolu bir karne görüyoruz. Haliyle bu zihniyetin en çok vurduğu yer Devlet Kurumları olmuştur. Kamusal alan deyip çalışanları tek tipçiliğe zorlamışlardır. Yani benim istediğim gibi giyineceksin, benim gibi düşüneceksin, ben varsam sen varsın gibi adeta yaşam hakları elinden alınmış bir robot gibi yönlendirilmeye çalışılmıştır. Dönem dönem demokrasinin kokusunu topluma hissettirmeye çalışan yöneticileri de gizli bir el yönetimden uzaklaştırmıştır.
Bu gizli ve sihirli eli önce keşfedip daha sonra bununla mücadele etmek hiç de kolay bir yolculuk olmayacaktı. Bu yolculuğa çıkmak güçlü bir iman, cesaret ve sabır gerektiriyordu.. Bu unsurlara sahip Anadolu insanı tarafından despot yönetim şeklini değiştirme ve demokrasi mücadelesi özellikle 2002 yılından sonra yavaşta olsa topluma hissettirilmeye çalışıldı.
Demokrasi ve İnsan hakları mücadelesinin başarılı olabilmesi, sadece siyasi iktidarlarla olamayacağını geçmişte de görmüştük. Bu demokrasi yolculuğu ancak Sivil Toplum Kuruluşu desteği olduğunda menzile varılabilirdi. Ülkemizde sözde STK olan Beşli Çetelerin sivil düşünceyi, demokrasiyi, güçlendirmeleri gerekirken, tam tersini yaparak bu ülkede 28 Şubat Post Modern Darbelerin yapılmasına zemin hazırladığını da biliyoruz.
Örgütlü toplumun gücüne inanan Memur-Sen ve Diyanet-Sen birey olarak verdiğimiz demokrasi mücadelesinin sendika olarak daha etkili bir şekilde olacağına inanarak birlik ve beraberlik ruhu içerisinde bu mücadeleyi yürütmüştür. Birlerin yanyana geldiğindeki gücüne inanan sendikamız bu gücü her zaman ülkemizin, mazlumların, inananların ve tabi ki din görevlileri ve vakıf çalışanlarının yararına kullanmıştır.
Ülkesinin huzurunu, mutluluğunu, insanca yaşamayı, hak ve adaleti merkezine alan, kendisine bunları dert edinen ve pusulası HİLFU-L FUDUL olan büyük MEMUR-SEN ve DİYANET-SEN ailesi daha güçlü bir demokrasi için, adil bir yaşam ve inanç özgürlüğü için her türlü vesayete ve darbelere DUR demek için binlerce üyesi ile meydanları adeta demokrasi şölenine çevirerek demokrasi tarihine ismini altın harflerle yazdırdı. Bu duruşu, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından da en yüksek perdeden, takdirle ifade edilmiştir. İşte Diyanet-Sen ve üyesinin farkı. Onun için böyle onurlu bir duruş gösteren sendikanın üyesi ve hizmetkarı olduğumuzdan dolayı Allah’a hamd ediyoruz.
Ülkemizde gelişen bu demokratikleşme süreci ve Diyanet-Sen’in kararlı mücadelesi karşısında, kurumumuzun yönetim anlayışını, zaman içerisinde değiştirmeyi zorunlu kılmıştır. Eski görevli meslektaşlarımız kurumumuzdaki sıkıntıları çok iyi hatırlar. Yazımda bunlara değinmek istemiyorum. Fakat nereden nereye geldiğimizi de hatırlatmakta da fayda görüyorum. Diyanet-Sen yetkiyi aldığı günden (2004) bugüne kadar sosyal ve özlük hakları açısından birçok haklar, kazanımlar elde etmiştir. Bizim çalışmalarımız sadece sosyal ve özlük hakları için değil, herşeyden önce ‘DİN GÖREVLİSİYİZ’ Üst kimlik anlayışı ile hareket ederek ve aynı zamanda kurumsal kimliğimizin olmazsa olmazlarından olan istişare mekanizmasını kullanarak özelde ilçe temsilcilerimiz ilçe müftülüğünde, şube ve il başkanlarımız il müftülüklerimizde ve Genel Merkez olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nda bu mekanizmayı en iyi şekilde kullanarak kurumumuzun itibarını ve iş barışını sağlamak için mücadele vermektir.
Bir sivil toplum kuruluşu yani sendika için, çalışanların sorunlarını kurumun en üst düzeyi ile masaya yatırmak, istişare etmek çok önemli ve değerlidir. Yetkili sendika olarak gerek Toplu Sözleşme masasında hükümetle, gerekse kurumlarımızla görüşmelerimiz ve istişarelerimiz devam etmekte olup her görüşme din görevlileri ve Vakıf çalışanları adına kazanımlarla sonuçlanmaktadır. Diyanet İşleri Başkanımızın daha önce Doğu-Güneydoğu Şube Başkanlarımız ile, son olarak da 1 Aralık 2015 tarihindeki Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantımızdan sonra 81 il deki Şube Başkalarımızı ve İl Başkanlarımızı kabul etmesi, Diyanet-Sen ve kurumumuzun istişaresinin geldiği zirveyi göstermektedir. Artık Diyanet-Sen’in görüşünün alınmadığı bir karardan başarılı bir sonucun alınamayacağını ve güçlü bir kurum için Diyanet-Sen’in gücüne ihtiyaç olduğunu ,emeğimizin ne kadar değerli olduğunu görmek bizleri onurlandırmıştır. Gücümüze güç katan siz değerli meslektaşlarıma ve üyelerimize teşekkür ediyorum. Bir dahaki yazımızda görüşmek üzere;ALLAH’A EMANET OLUN.
Dr.Cebrail Yakışır
- Yeni Umutlara Yelken Açarken…
- Diyanet-Sen Ömürlük Bir Davadır
- Bizim Davamız İnsanlık Davasıdır
- Emeğe Saygısızlıkla, Sendikacılığın İtibarsızlaştırılması!
- Hakk’a Adanmış Bir Teşkilat: Diyanet-Sen
- Gücünü Diyanet-Sen ile Fark Et
- Profesyonel Sendikacılık, Amatör Ruh
- Yeni Türkiye'nin Kazananları
- Gücümüze Gücünle Destek Ver
- Kim Olduğumuz Kadar Kimlerle Olduğumuz da Önemlidir
- Türkiye'nin Fotoğrafı Burada
- Yılın En Büyük Yangını
- Değişim ve Doğru Adres
- Sivil Toplum Kuruluşları ve Neden Diyanet-Sen
- Yeni Bir Döneme Başlarken