Kahramanmaraş

Maraş Teşkilat Buluşmaları
Diyanet-Sen Genel Merkez yönetimi teşkilat çalışmalarına devam ediyor.
Maraş şube yönetimi ve çok sayıda üye ile bir araya gelen Diyanet-Sen Genel Başkan Yardımcısı sendikal bilinç ve son günlerde yaşanan gündemi değerlendirdi. Toplantıda konuşan Diyanet-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hacıbey Özkan; HAK diyerek yola çıktık. HAKK’a sığınarak şükür yoldan çıkmadık. Haddi aşmadan ama çizmeyi aşarak sendikacılık yaptık.
İsyan ederek, itiraz ederek, inşa ederek vesayet düzeninin bize vurduğu prangaları birlikte kırdık. Siyaset zemininde, ticaret zemininde bizim gibi düşünenlerle, bizden olanlarla, bizimle yürüyenlerle bir çok yasağı sona erdirdik’ dedi. Özkan konuşmalarını şöyle sürdürdü; ‘2002’den bu yana Türkiye’yi yöneten siyasi akıl, bizim de inandığımız, yaşadığımız, yaşatmak ve yaymak için çabaladığımız, çalıştığım değerlerden neşet etmiş doğrular üzerinden faaliyetlerini yürüttü.
Birbirimize kızdığımız, birbirimizi kırdığımız anlarımız, alanlarımız oldu.
Ancak, hiç küsmedik. Gücendik ancak güçlerimizi birbirimizle savaş malzemesi haline getirmedik. Türkiye istikrarla buluştu, millet jakoben ve cuntacı istibdattan kurtuldu. Kurtulduğumuz istibdata suni teneffüs yapmak isteyen, hayat öpücüğü vermek isteyen odaklar hala var.
Fırsat kolluyorlar. İnsani fıtratla uyumlu bir demokratik hukuki düzen kurma çabamızı boşa düşürmek istiyorlar.
İzin verecek miyiz?
Seyredecek miyiz?
Ne yapabilirler diye bekleyecek miyiz?
Hayır, Bugün de hayır, yarın da hayır. ‘ Haziran’da da hayır demiştik.
1 Kasım’da da hayır diyeceğiz.
Biz kişilere değil ilkelere evet ya da hayır deriz.
Bizim muhalifliğimiz ve müntesipliğimiz isimlere değil değerleredir.
Millete hizmet yerine ihaneti tercih edenleri, kazandıklarımızı yok saymayı planlayanları, başörtüsü yasağını, katsayı dayatmasını yeniden uygulamaya sokmayı beyannamelerine koyanları biliyoruz. Onlarda onları desteklemeyeceğimizi, yaptıklarına/yapacaklarına sessiz kalmayacağımızı biliyor.
Biz, kimin ne olduğunu biliriz, bizim de ne olduğumuz, ne yapacağımızı herkes bilir. Biz partisel düzlemde siyaset yapmayız ancak siyasi aktörleri ve yapıları da başıboş bırakmayız.’’ İfadelerini kullandı.
Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Omurca ise; ‘
“Yeniden Büyük Türkiye” vizyonunun sendikal alandaki lideri Memur-Sen’in ........’daki ihvanları,
Filistinde, Suriye’de, Arakan’da, Doğu Türkistan’da vahşet mühendislerinin, cinnet mimarlarının elinde mahzun ve mazlum insanların merhamet merkezi Memur-Sen’in, Diyanet-Sen’in Maraş’daki yiğit adamları, sütçü imamın sütü ak ekmeği ak torunları;
Milletimizin bütün fertlerinin kadim medeniyetle bağ kurma hedefimizi gerçekleştirmeye kararlı mıyız?
Memleketimizi hedef alan, genç fidanları ölümle tanıştıran, anaları ağlatan, babaları yıkan, evlatları babasız bırakan terörü ve terör örgütlerini elbirliğiyle bitirecek miyiz?
Devletimizi, paralel, yatay, dikey bütün ihanet şebekelerinden küresel baronlardan icazet bekleyen tetikçilerini tarihin çöp sepetine gönderecek miyiz?
ONE MİNUTE haykırışıyla zirveye çıkan zulme direnişi, Dünya Beşten Büyük’tür çağrısıyla küresel sömürüyü bitirecek dirilişi devam ettirecek miyiz?
Ülkemizi, vesayetten arındıran siyasi aklın, demokrasiyle tanıştıran demokratik ahlakın istikrarlı dirayetine katkı sunacak mıyız?
Ben bunların hepsine gönlümle ve bütün gücümle evet diyorum.
El birliğiyle, işbirliğiyle, taraftar olmadan taraf olmaktan kaçınmadan öncüsü ve paydaşı olduğumuz Yeniden Büyük Türkiye yoluculuğumuzu sürdürecek azmi ve azameti gözlerinizde, hissediyorum.
Değerli dava arkadaşlarım, 3. Dönem Toplu Sözleşmelerde elde edilen mali ve sosyal haklar da dahil olmak üzere 13 yıldır üretilen sosyal ve sessiz devrimlerin sırrı istikrardır.
Bu kazanımlardan geri dönülmemesi ve yeni kazanımların sürmesi için siyasal ve ekonomik istikrarın sürmesi ve toplumsal barışın devam etmesi gerekmektedir.
İnsan nisyanla maluldür. Unutur.
Unutmamak için şöyle bir hatırlayalım.
Her on yılda bir demokratik sivil siyasete ve parlamenter rejime balans ayarı çekiliyor, toplum hizaya getiriliyordu.
27 Mayıs darbesiyle devletin kurumlarını milli iradenin ortağı hatta vasisi yaptılar. 12 Mart muhtırasıyla sivilleşme ve sivil siyasete dur dediler.
Dindar ve muhafazakarların siyaset yapmasının önünü kesmeye çalıştılar.
12 Eylül darbesiyle vesayeti kurumsallaştırdılar, tek tip vatandaş ve Müslüman yetiştirme projesini devreye soktular.
Yüzyılın en zalimane ve tahripkar darbesi olan 28 Şubat ile mütedeyyin insanların ülke yönetiminde söz sahibi olmasının, misyon ve vizyonlarını hayata geçirmelerinin önünü kapamaya kalkıştılar.
Ancak halk kendinden olan milletin adamlarını, ümmetin dertlilerini yönetime getirmekten bir an olsun vazgeçmedi; 2002 yılında 28 Şubat’da örselenen, önü tıkanan, dayak yiyen sivil siyasetin sözcüleri işbaşı yaptı. Sivil, demokrat ve mütedeyyin insanların yönetime gelmesinden haz almayan darbeci zihniyet te iş başı yaptı.
2007 Nisan’ında başlattıkları Cumhuriyet Mitingleri ile darbe zemini oluşturmanın gayreti içine girdiler.
27 Nisan e-muhtıra ile yeni bir darbe girişiminde bulundular.
Ancak sivil siyasetten hak ettikleri cevabı aldılar.
Tek amaçları vardı.
Cumhurbaşkanlığı makamına eşi başörtülü bir devlet adamını çıkarmamak.
Bunun için hukuk garabeti olan 367 krizlerini çıkardılar, cumhurbaşkanlığı seçimlerini provoke ettiler.
Siyasi parti liderlerinin tehdit ve şantajlameclis’e girmesini engellediler.
Sivil siyaset milli iradeye gitti ve milli irade darbecilere sandıkta unutamayacakları bir ders verdi.
Darbecilerin antidemokratik tüm projeleri çöktü.
Türkiye’nin 11. Cumhurbaşkanı eşi başörtülü olan Abdullah Gül oldu.
Eşi başörtülü Cumhurbaşkanının Çankaya’ya çıkmasına engel olamayan darbecilerin imdadına militan demokrasi isteyen savcılar yetişti.
Mart 2008’de Cumhuriyet tarihinde ilk defa iktidar partisi hakkında “laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” iddiasıyla kapatma davası açtılar.
Ülkemiz, sivil siyasete yönelik yüksek yargı merkezli darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı.
Türkiye’nin hak etmediği antidemokratik girişimlere ve vesayeti kurumsallaştırmak için Cumhuriyet mitingleri yapan darbeci, yasakçı ve faşistcepheye karşı sivil, özgürlükçü ve demokratik duruşu, daha kesin ifadeyle millet iradesini harekete geçirdik. Taraf olmaları takıntı haline getirenlere seslenen Omurca; Biz haktan yana tarafız. Hak yoluna hizmet edenlerin de her zaman yanındayız’ dedi.
Teşkilat buluşmalarında konuşan Mevzuattan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yaman; Türkiye’nin en ücra noktalarına kadar örgütlüyüz.
Dünyanın neresinde inleyen bir yürek varsa oraya insanlık taşıyoruz.
Kazanımların mimarı, sosyal devrimlerin öncüsü, mazlumların hamisi ve Büyük Türkiye idealinin sözcüsü olarak kamu görevlilerinin, milletimizin, Türkiye’nin ve mazlumların konfederasyonu olduk.
Yaratılışta eşitiz anlayışıyla tüm insanlığa hizmet ederek insanlığın konfederasyonu olduk.
Bu yıl gerçekleştirdiğimiz 5. Olağan Genel Kurul ile birlikte yeni anlayış, yeni vizyon ve yeni stratejimizi devreye soktuk.
Temmuz 2015 istatistiklerinin açıklanmasıyla toplu sözleşme sürecine hızlı bir giriş yaptık. 836 bin 505 üyeyle zirveye oturduk, liderliğimizi sürdürdük.
Kamu Sen, Kesk ve diğer sendikaların / konfederasyonların toplam üye sayısı ancak bir Memur-Sen ediyor. Toplu sözleşme masasına ilk kez 11’de 11 oturma hakkı elde ettik.
Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti’nin üyelerinin tamamı bizim sendikalardan oluştu.
Akademik çalıştaylarla 3. Dönem Toplu Sözleşme taleplerimizin alt verilerini ortaya koyduk.
Akademik çalışmalarla oluşturulan verileri teşkilatımızdan gelen taleplerle birleştirerek yoğurduk, olgunlaştırdık.
Ortaya çıkan talepleri Memur-Sen Yönetimi, Başkanlar Kurulu, Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’nun istişare mekanizmalarından geçirerek teklifler paketine dönüştürdük ve Devlet Personel Başkanlığı’na sunduk.
Bilimsel çalışmalarla ortaya çıkan ve istişare mekanizmalarından geçen bu teklifler paketi bereketli bir toplu sözleşme süreci yaşayacağımızın habercisiydi.
Bu süreçte Başbakanla yaptığımız görüşme tekliflerimizin devletin zirvesinde masaya yatırılmasına, tartışılmasına, bürokrasinin işi daha ciddi ele almasına zemin hazırladı.
Sonrası hepinizin malumu ilk turda üç kazanım. Ve sabahlara kadar devam eden turlar.
Alınteri, emek, müzakereler.
Peş peşe gelen yeni kazanımlar. Masada oturup kalan Kamu Sen ve Kesk.
Uyguladığı strateji ve taktiklerle Kamu İşveren Heyeti’ni yeni tekliflerle gelmeye zorlayan ve getirten güçlü ve etkili Memur-Sen.
Kamu görevlilerinin evet demeyeceği ve mutlu olmayacağı hiçbir toplu sözleşmeye imza atılmayacağının kararlı bir şekilde kamuoyuna deklare edilmesi ve bu kararlılığın Kamu İşveren Heyeti’ne bildirilmesi.
Bilimsel ve istişare ile hazırladığımız reel teklifler ile kararlı duruşumuz sonucu, 3. Dönem Toplu Sözleşmelerinde kamu görevlileri bütçeden ve milli gelirden enflasyonun çok çok üzerinde bir pay alarak enflasyonu nakavt etti, tuşa getirdi.
Sosyal kazanımlar rekor seviyeye ulaştı.
Kazanımlarımızla sadece toplu sözleşme tarihine değil çalışma hayatına damgamızı vurduk.
Genel toplu sözleşmeyle 43, hizmet kolları toplu sözleşmesiyle 170 olmak üzere toplam 213 kazanımla kapsamlı, bol kazanımlı ve kamu görevlilerini mutlu eden bir toplu sözleşme imzaladık.
Kamu görevlilerinin zaferiyle sonuçlanan 3. Dönem Toplu sözleşmesiyle, 2016 yılı için yüzde 6+5, kümülatif ise yüzde 11.3, 2017 yılı için yüzde 3+4 kümülatif ise yüzde 7.12 zam alarak enflasyon canavarının başını ezdik. Bu iki yıllık bazda yüzde19.2 zam demek’ şeklinde konuştu.