Genel Haberler

Diyanet–Sen “Küresel Politikalar, Medya, Hukuk ve Ailenin Geleceği” Çalıştayı Sonuç Bildirgesi
Diyanet-Sen’in düzenlediği “Küresel Politikalar, Medya Hukuk ve Aile’nin Geleceği” Çalıştayı17 Haziran 2025 tarihinde Memur-Sen Genel Merkezi M. Akif İnan Konferans Salonunda gerçekleştirilmiştir. Akademisyen, uzman, bürokrat, STK temsilcileri ve sendikacıların katıldığı Çalıştay’da, katılımcıların sunduğu tebliğ veyapılan müzakereler sonucundaaşağıda yer verilen tespitler ve çözüm önerileri öne çıkmıştır.
GİRİŞ / GENEL GÖRÜNÜM
Aile; insanın şahsiyet kazandığı, yeni nesillerin yetiştiği ve geleceğin inşa edildiği toplumumuzun yapı taşı ve medeniyetimizin temelidir. Bu nedenle ailenin korunması Anayasa’da devletin görevi olarak belirlenmiştir.
Bununla birlikte bugün aile müessesesi çok yönlü, çok katmanlı sorunlarla boğuşmakta, ağır saldırılar altında zayıflamaktadır. Aileyi yıpratan temel neden modernizm ve onun her alana sirayet etmiş uygulamalarıdır. Gelenekten kopulduğu ölçüde ailenin yıprandığı tarihi bir gerçektir. Ontolojik bir kopuşu temsil eden modernizmkurduğu hukuki, politik ve sosyoekonomik yapılar ile kapitalist çalışma düzeninde aile paranteze alınmıştır.
Salt iş verimine odaklanan düzenlenmeler, nüfusun azalmasından ailenin sürdürülebilirliğine değin birçok alanda problemlere neden olmaktadır. Kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla aileyi oluşturan bütün bireyler bu kurguda hırpalanmakta, aile bağları zayıflamaktadır.
Neoliberal özgürlük anlayışı, kapitalist tüketim kültürü, hakikat ve fıtratı dışlayan toplumsal cinsiyet ideolojisine dayalı küresel politikalar, biyolojik cinsiyeti hedef alan eşcinsellik ve cinsiyetsizleşmeyi dayatan söylem ve eylemler, sapkınlığı normalleştiren yayınlar,moda sektörüailenin rahminde var olduğu geleneği, kültürü, inancı, değerler sistemini ve ahlakı bozmakta, aileninsosyokültürel zeminini çatlatmaktadır. Yanı sıra işsizlik, madde bağımlılığı, içki ve kumar, yoksulluk, şiddet gibi kök faktörler de aileyi temelinden sarsmaktadır.
Bu zeminde küresel ifsat lobileri; kadını annelikten soğutarak, çocuğu gelenekten ve değerlerden uzaklaştırarak, babayı, erkeği kriminalleştirerek ailenin üç sacayağını da zayıflatmaktadır. Sevginin, hürmetin, inancın mekânı olan aile yuvası yozlaşmanın, çatışmanın, mekânı haline getirilmekte, aile müessesesinin manevi alt yapısı çökertilmektedir.
Sadece kârı önceleyen kapitalizmin; bireyciliğe dayalı toplum ve hazza odaklı özgürlük anlayışı ilahi, ahlaki ve insani olanı dışlamakta, geleneksel değerleri ayak bağı olarak görmektedir. Bu sistemin ürettiği yeni çalışma hayatı, endüstrisi, sanatı, mimarisi, kent paradigması, edebiyatı, sineması, modası ve benzeri bütün olguları fıtrata aykırı bir sosyal yaşamı dayatmaktadır. Fıtrata yabancılaşmış bu kurguda aile de diğer değerler gibi hırpalanmakta, kırılganlaşmaktadır.
Ailenin yıpranması bir bütün olarak milletin yıpranması ve dağılmasıyla sonuçlanacak hayati bir sorundur. Bu sorun, maalesef ülkemiz için de son derece kritik bir eşiğe ulaşmıştır. Toplumu ayakta tutacak değerlerimizin taşıyıcısı ve aktarıcısı olan ailenin korunması bu bağlamda bir beka meselesidir.
Toplumsal cinsiyet ideolojisi, kadın haklarını ve kadına karşı şiddeti araçsallaştırıp istismar etmekte, sapkın fikirlerini hak ve özgürlük adı altında uluslararası sözleşmelere sokmakta, imzacı ülkelerin iç hukuklarında bu ideolojiyi tahkim edecek ayrıntılı düzenlemeler yaptırmaktadır. Aileyi kadının zindanı, şiddetin mekânı olarak gören, eşcinselliği refere eden gender ideoloji baskıcı bir anlayışla birçok ülkenin hukuk sistemine sızmış durumdadır.
Aileyi zayıflatan faktörlerin sonuçları bağlamında genel bir konsensüs olmakla birlikte sorunun yapısal sebepleri ve paradigmal çözümler konusunda entelektüel bir yetersizliğin yaşandığı ise maalesef acı bir gerçek olarak önümüzde durmaktadır.
TESPİTLER VE ÖNERİLER
1. AİLE KARŞITI KÜRESEL ORGANİZASYONLARA KARŞI YAPISAL DÜZEYDE ETKİLİ TEDBİRLER ALINMALIDIR
Aileye karşı küresel çapta gerçekleştirilen faaliyetler ailenin yapısal sorunlarından beslenmekte, bu sorunları derinleştirdiği gibi yeni yapısal sorunlar da oluşturmaktadır.Küresel cinsiyetsizleştirme planı, küreselcilerin üzerinde tekel kurdukları dijital dünyanın imkânlarıyla toplumumuza yerleştirilmektedir. İnternet, sinema, sosyal medya ve televizyon üzerinden sapkın görüşler yaygınlaştırılmaktadır.
Bunu bağlamdameseleye paradigmal ve yapısal düzlemde bakılarak,aileyi koruyacak ve güçlendirecek yapısal politikalargeliştirilmelidir. Bir yandan küresel sapkın lobilerin faaliyetlerine karşı katı tedbirler alınmalı, diğer taraftan ailenin kırılganlığını önlemek için kadim değerlerimiz rehber edinilerek, o değerler ihya edilmelidir.
Küresel lobilerin etki ajanlığına soyunan ve bu lobiler tarafından fonlanan,sapkınlıkları insan hakları ambalajında sunangüdümlü STK’ların faaliyetleri sıkı şekilde denetlenmeli, eşcinsel örgütlenmelere ise müsaade edilmemelidir.
2. ÇALIŞMA HAYATI AİLE DOSTU OLARAK YENİDEN KURGULANMALIDIR
Aile yapımızı olumsuz etkileyen faktörlerden birisi de modern çalışma hayatının aileyi dikkate almayan yapısıdır. Bu nedenle çalışma hayatı koşulları evlilik yaşının yükselmesine, çocuk sayısının düşmesine, çocuk eğitiminde zafiyetlere,çocuk ve gençlerde aile aidiyeti ve bilincinin zayıflamasınaneden olmaktadır.
Bu meyanda aileyi zayıflatan çalışma hayatındaki sorunlar giderilmeli,iş-aile hayatı uyumu merkezli aile dostu bir çalışma hayatı hayata geçirilmelidir.
Aileyi olumsuz etkileyen ekonomik sorunlarla ve işsizlikle etkin mücadele edilmeli, ücret politikaları gözden geçirilmelidir. Aile dostu vergi sistemine geçilmelidir.
3. AİLE YAPIMIZI DERİNDEN SARSAN MEDYA/ DİJİTAL MEDYA İÇERİKLERİNE KARŞI ETKİLİ TEDBİRLER ALINMALIDIR
Medya eliyle küresel lobilerin mutfaklarında pişirilen her türlü sapkınlık ve çarpıklık özgürlük adı altında meşrulaştırılmakta ve yaygınlaştırılmaktadır. Televizyonlarda milyonlarca kişiyehitap eden gündüz kuşağı programları ve bazı televizyon dizileri aileyi gözden düşürmekte, kötülüğü sıradanlaştırmakta,sevginin, hürmetin, inancın mekânı olan aile yuvasını yozlaşmanın, çatışmanın, mekânı olarak sunmaktadır. Dijital film platformları, yapımlarda sapkın içeriklerizorunlukılmaktadır. Sosyal medya gençlerimizi zehirlemekte, kültürümüzü dejenere etmektedir. Bütün bu platformlarda her türlü çarpık ilişki, çocuk istismarı, cinsel taciz, şiddet, cinayet ve eşcinsellik hayatın normaliymiş gibi sunulmakta, medyada aile tekinsiz bir olgu olarak gösterilmektedir.
Bu nedenle her türlü melanetin ve sapkınlığın meşrulaştırıldığı sosyal medya, gündüz kuşağı programları, televizyon dizileri, sapkın lobilerin emrindeki dijital platformların yayınları sıkı denetimlere ve yaptırımlara tabi tutulmalıdır. Aile, hedonizme dayalı neoliberal sınırsız özgürlük anlayışına, kültür emperyalizmine, ahlaki sınırları olmayan kapitalist kâr zihniyetine kurban edilmemelidir.
Devlet, aile dostu platformları ve yapımları teşvik etmeli, desteklemeli, aile serbest piyasa denilerek rekabet koşullarının insafına terk edilmemelidir.
Gençlerde ciddi bir psikolojik soruna dönüşen sosyal medya bağımlılığıyla etkin mücadele edilmeli, çocukların sosyal medya kullanımına yaş ve içerik sınırlaması getirilmelidir.
Ailelere medya/dijital medya okuryazarlığı yetkinliği kazandırılmalıdır.
4. AİLEYİ KIRILGANLAŞTIRAN SOSYOLOJİK SORUNLAR ORTADAN KALDIRILMALIDIR
Madde bağımlılığı, şiddet, alkol, kumar, işsizlik, yoksulluk, eğitim sistemindeki sorunlar, kriminal faaliyetler gibi birbirini besleyen yapısal sorunlar aileyi zayıflatmakta, aileleri parçalamaktadır. Mahalle kültürünü yok eden, doğayı dışlayan, hız ve kalabalıklar içinde aileyi görünmez kılan gayr-ı fıtri mevcut kent ve konut mimarisi geleneksel aile modeli için uygun olmayan bir zemindir. Kültürel yozlaşma, inanç değerlerinden uzaklaşma, gelenek ve örfün kaybolmaya yüz tutması ailenin üzerine oturduğu zemini bozmaktadır.
Aileyi örseleyen bu ve benzerikök nedenlerderin bir şekilde analiz edilmeli, palyatif tedbirlerle yetinilmemeli, paradigmal bir düzlemde bütünleşik bir anlayışla sosyal politikalar geliştirilmelidir.
Bilinmelidir ki ailenin ve onu ayakta tutan değerlerin yaşayabileceği bütünlüklü bir habitat kurulmadan aile için güvenli bir ortam hiçbir zaman oluşmayacaktır.
5. AİLE HUKUKU GÖZDEN GEÇİRİLMELİDİR
6284 sayılı Kanun baştan revize edilmeli, aileyi merkeze alarak yeniden düzenlenmeli, bu bağlamda oluşturulmuş kurum ve kuruluşların uygulamada karşılaşılan problemleri araştırılarak gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Şiddetle mücadele cinsiyet, yaş gibi kategorik düzeyde değil bütünlüklü bir anlayışla topyekûn bir mantıkla yürütülmelidir.
Aile hukukundaki süresiz nafaka gibi sorunlu düzenlemeler gözden geçirilmelidir.
Akitle kurulduğu için özünde sözleşme hukukunun konusu olan aile hukuku, bir yandan sözleşme hukuku dikkate alınarak yeniden düşünülmeli, diğer yandan İslam hukukunun özüyle uyumu sağlanmalıdır. Bu gerçeği dikkate alarak devlet aileyi koruyacak tedbirleri almalıdır.
Anayasa’nın 41’inci maddesinin birinci fıkrasına, “Aile, kadın ve erkekten oluşur. Aile ilişkisinin temeli evliliktir.” cümlelerinin eklenerek sapkınlıkların hukuka sızabileceği kapılar kapatılmalıdır.
6. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI AİLE KONUSUNDA DAHA AKTİF BİR GÖREV ÜSTLENMELİDİR
Geniş din görevlisi kadrosu ile ülkenin en ücra yerlerine kadar ulaşabilen Diyanet İşleri Başkanlığı aile konusunda kritik bir öneme sahiptir.
Bu gerçekten hareketle DİB’in aile çalışmalarına yönelik kapasitesi artırılmalı, Başkanlık toplumsal bilinci artıracak çalışmalara ağırlık vermelidir.
Aile ve Dini Rehberlik Bürolarının kapasitesi, etkinliği ve yetkinliği artırılmalıdır.
DİB’e bağlı medya kuruluşlarında üretilen içeriklerin kalitesi artırılmalı, izlenebilirliği sağlanmalıdır. Aileyi güçlendirecek kaliteli içeriklere ağırlık verilmeli, aileye yönelik dini/manevi içerikler çeşitlendirilmeli ve geliştirilmelidir.
Özellikle gençleri etkileyen yeni dini hareketlere, ateizm, deizm, agnostizm gibi düşünceler ile New Age akımlara karşı daha etkili çalışmalar ortaya konulmalıdır.
7. AİLE İÇİ İLETİŞİMDEKİ SORUNLARA ÇÖZÜMLER GELİŞTİRİLMELİDİR
İletişim çağı olarak kabul edilen günümüzde aile içi iletişimin zayıflayıp yok olma derecesine gelmiş olması manidardır.
Bu handikappsiko-sosyal zeminde tartışılmalı, ilişkiyi olumsuz etkileyen kök nedenlere inilmeli, aile içi iletişim, kriz yönetimi gibi konularda etkin ve yetkin toplumsal çalışmalar yapılmalıdır.
8. İNANÇ VE MEDENİYETİMİZDE AİLENİN EŞSİZ KONUMU AKTÜALİZE EDİLMELİDİR
Gelenek ve modernizm arasına sıkışmış olan aile müessesesi ne tam modern aile olabilmiş ne de geleneksel aile vasfını koruyabilmiştir.
Aile bu sıkışmışlıktan kurtarılmalıdır. Genelde sosyolojik yapımız özelde ise aile,inancımızın temel ilkeleri bugünün şartlarında yeniden yorumlanarak imar edilmelidir.
Kur’an ve sünnet açısından kadın erkek ilişkileri, eşler arası hukuk, ebeveyn çocuk ilişkileri, mahremiyet konuları içtihadî bir zeminde ele alınmalı, ailemodern çağda ayakta kalabilecek, gerçekçi, ilkesel bir düşünsel zemine oturtulmalı, “Aile medeniyeti” söyleminin içi doldurulmalıdır.
İslam düşüncesi açısından aile kutsal değil fıtri bir kurumdur. Fıtri olan korunmaya değer olandır. Fıtri olan yaşamın gerçekliği ile çatışmaz. O nedenle esnektir. Aslolan aileyi fıtri yapısına yeniden kavuşturmaktır.
Genelde şiddet olgusunun özelde ise kadına yönelik şiddet besleyengeleneksel ve modern faktörlerlemücadele yürütülmelidir.
9. AİLEYİ KORUMAK SALT DEVLETİN SORUMLULUĞU DEĞİL HERKESİN ÖNCELİKLİ VAZİFESİDİR
Bilinmelidir ki aileyi korumak inanç ve medeniyet değerlerimizi korumak ve yaşatmakla; inanç ve medeniyet değerlerimizi gelecek nesillere aktarmak ise aileyi korumak ve yaşatmakla mümkündür.
Aile medeniyetinin müntesipleri olarak, artık bir beka meselesine dönüşmüş olan bu saldırılara sessiz kalmamız, bu sapkınlıkları hak ve özgürlük olarak görmemiz mümkün değildir. Kimliksiz, cinsiyetsiz, değerlerinden arındırılmış, sağlıksız bireyler imal etmek üzere kendisini konumlandırmış kirli odakların karşısında durmak, bu yapılara karşı aileyi güçlendirecek politikalar geliştirmek, medeniyet değerlerimizi ihya etmek, aileyi örseleyen içsel sorunlara karşı mücadele etmek ve ailemizi korumak sadece devletin değil başta aydınlar ve sivil toplum olmak üzere hepimizin sorumluluğu ve görevidir.
10. AİLE İLE İLGİLİ ARAŞTIRMALARDA İLGİLİ SİVİL TOPLUM KURULUŞLARIYLA İŞBİRLİĞİ YAPILMALIDIR
Aile ile ilgili yapılacak her türlü düzenlemede ve bu düzenlemelere kaynaklık edecek araştırmalarda sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapılmalı, sosyal paydaşların görüşleri mutlaka alınmalıdır.
Genel Haberler
- Diyanet–Sen “Küresel Politikalar, Medya, Hukuk ve Ailenin Geleceği” Çalıştayı Sonuç Bildirgesi
- 51. Başkanlar Kurulu Toplantısı Ankara’da Gerçekleştirildi
- Küresel Politikalar, Medya, Hukuk ve Ailenin Geleceği Diyanet-Sen Aile Çalıştayı Gerçekleştirildi
- Diyanet-Sen Akademi Sayfası Yenilenen Zengin İçeriği İle Üyelerimizin Hizmetinde
- Kurban Allah’a Yaklaşmaktır
- 2025 Nisan KİK Kararları Yeni Kazanımlar Getiriyor
-
88.260 Üye ile Yetkide 22. Yıl
İlklerin, Kalıcı İş ve Eylemlerin Sendikası - Kadınlar Komisyonu Planlama ve İstişare Toplantısı Online Gerçekleştirildi
- Diyanet-Sen Açtığı Davalarla Vekalet Aylıklarında Yaşanan Mağduriyeti Çözüyor
- Modern Dünyada Ailemiz: Sorunlar ve Çözüm Önerileri Konulu Konferans Gerçekleştirildi
- Genel Başkan Yıldız, Çorum İl Divan Toplantısına katıldı
- Birlik Yolunda İlk Adım: 19 Mayıs
- Geçmişten, Geleceğe Binlerce Yıllık Emanet, Vakıflar Haftası Kutlu Olsun
- Genel Başkan Yıldız Bilecik de Ziyaretlerde Bulundu
- Memur-Sen Ankara’da: Anıtpark’ta 1 Mayıs Coşkusu
- Yıldız: Sahada Adım Atılmadık Yer Bırakmayacağız
- 2025 Nisan KİK Görüşmeleri Başladı
- 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda Gazze’nin çocuklarını selamlıyoruz
- Bakan Işıkhan’a Diyanet Çalışanlarının Sorunları İletildi
- Sınav Varsa Diyanet-Sen Var!
- Diyanet-Sen 2. Teşkilat Eğitim Toplantılarının Sonuncusu Mardin’de Gerçekleştirildi
- Ramazan Bayramımız Mübarek Olsun
- Kadir Gecemiz Mübarek Olsun
- Çanakkale Zaferi Büyük Bir Destandır
- 65.238 İmza ile Maaş Anlaşma Mağduriyetine Dur Diyoruz